Anasayfa
Satılık Çiftlikler Ülkesi Türkiye
Pazartesi, 23 Eylül 2013 09:00

Tüketiciler et ve süt gibi besinleri pahalıya alıyorlar ve şikâyet ediyorlar. İşin üretim açısından nedeni ise yeterince bilinmez. Açıklamaya çalışayım.

Yıllardır “Çokuluslu gıda ve tarım şirketleri, tarımda şirket tarımcılığını ve sözleşmeli tarım modelini sahneye koyuyorlar. Bu modelle bir yandan endüstriyel tohum, damızlık hayvan, ilaç ve kimyasal gübre gibi girdilere sürekli pazar yaratmak, bir yandan da kendilerine bağlanan büyük tarımsal işletmelerin ürünlerini işleyip pazarlamak istiyorlar. Bu şekilde, dünyada gıda egemenliklerini pekiştirecekler.

Sahneye konulan bu oyun, çok uluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkeleri toplumsal ve siyasal açıdan kolaylıkla denetlenmelerine de olanak sağlayacak.

Şirket tarımcılığı Türkiye’nin de yapısal özelliklerine uygun değil. Özelikle, verilen kredilerin cazibesine kapılarak bu işe girecekler zor durumda kalacaklar. Türkiye çiftlik mezarlığı olacak” diye yazıyorum.

Bu bağlamda sayısız uyarılar yapıldı. Bununla birlikte, yeni-liberal politikalarla işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine, şirket tarımcılığı olağanüstü desteklerle özendirildi.

DEV SIĞIRCILIK İŞLETMELERİ NASIL SATILIK OLDU?

Bakınız hayvancılıkta ne oldu? 2010 sonundan itibaren dev sığırcılık işletmelerinin kurulması için“sıfır faizli” 3 milyar liralık kredi kullandırıldı.

Sıfır faizli krediyi alanlar, iç piyasada hayvan bulamadılar ve ithalat yönünde baskı yaptılar. İthalatçı çok sayıda firma kuruldu ve durumdan ithalat lobicileri karlı çıktılar. Aslında asıl karı, ellerinde stok sığır bulunan AB/ABD’deki ihracatçı firmalar elde ettiler. Çünkü stok sığırlar sorun durumuna gelmişti.

Çiftlikleri kuranlar bir süre sonra hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü yem dâhil girdi fiyatlarında olağanüstü yükseliş oldu, buna karşılık süt fiyatları süt tekelleri tarafından belirlendiğinden aynı şekilde artmadı. Üstelik kimi zamanlar dışarıdan süt tozu ithaline olanak sağlanınca süt fiyatları daha da düşürüldü. Buna krediye özenen, ancak sektörden bihaber girişimcilerin deneysizlikleri de eklenince, çok sayıda işletme kapanma noktasına geldi. Buna karşılık köylü işletmelerinin hayvan sayıları azalmakla birlikte, varlıklarını devam ettirildiği gözlemlendi.

Bunlar benim tespitlerim. Benzer tespitleri, sayısız ithalatçı firmalardan biri de söyledi. Gazetelere yansıyan bir habere göre 7 bin kadar damızlık düvenin ithalatını yapan Ankara merkezli Agroplus Şirketi’nin yetkilisi “Birçok çiftlikteki durum içler acısı.  Sektörel iflas yaşanabilir. Bize,30’a yakın işletme, çiftliğini satmak için başvuruda bulundu. Avrupalı firmalar ile temastayız. Aldığımız çiftliklerde onlarla da ortaklık yapabiliriz. Türkiye bu konuda önemli bir üs olarak görülüyor. Irak ve Körfez ülkelerine hayvan satışı için değerlendirilebilmek isteniyor.”şeklinde açıklamada bulundu.

DOĞRU MODEL NE?

Öngörülerimin doğrulanmasını istemezdim. Ancak hayvancılıkta, tarımın diğer dallarında olduğu gibi sahneye konulan model, Türkiye’nin hayrına çıkmadı. Burada iki önemli nokta ile doğru modelin ne olduğunu ifade edelim.

  • Gelişmekte olan ülkelerde emek daha bol, dolayısıyla fırsat maliyeti daha düşük olmasına ek olarak toprak ve sermayede daha düşük maliyetlidir. Bu nedenle küçük ve orta ölçekli işletmeler daha yüksek bir toplam verimliliğe sahip olmaktadırlar.  Bu işletmelerin ölçek büyüklüğünden kaynaklanan sorunları ise, kamu yatırım ve hizmetlerinin sağlanması ve kooperatifleşme ile aşılabilir. Türkiye gibi ülkelerde de, anılan işletmelerin toplumsal yanı da vardır. İşin bu yanı ihmal edildiği için kırsal kesimde işsizlik ve yoksulluk artmaktadır.
  • Türkiye hayvancığında sığır yetiştiriciliğinin öne çıkarılması, her bölgemiz için uygun değildir. Nedeni basit olarak şöyle cevaplandırılabilir; Ülkemiz yarı-tropik bir kuşakta. Bunun sonucu meralarımız kısa boylu, zayıf ve seyrek otlardan oluşuyor. Böylesi ekolojik ortamlar için koyun ve keçi daha uygun bir özellik gösterir. Bununla birlikte koyun ve keçinin ihmal edilmesi sayılarında büyük düşüşleri ve bu bağlamda kırmızı et yetersizliğini ortaya çıkarmıştır.

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

USİAD Bildiren Dergisi 65. Sayında yayınlanan makale

Derginin 65. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.net

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam