Anasayfa Çeşitli Yayınlar Ekonomi Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü
Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü
Cuma, 19 Temmuz 2013 10:25

Cahit Kayra, başta Varlık Vergisi olmak üzere, Cumhuriyet tarihimizin en tartışmalı konularında en sağlam kanıtlarla, bilimsel delillerle çalışan, üreten, araştıran bir yazardır. Eski bir maliye müfettişi ve milletvekili olan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapan Kayra, Tarihçi Kitabevi’nden çıkan ve 3 ciltte tamamlanacak olan “Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü” adlı kitabının ilk cildinde 1923-1950 arası dönemi inceliyor.

“Devletçilik” başlıklı cildin altbaşlığı “Altın Yıllar: Bozkırdaki Mucize”. Kayra bu ciltte Cumhuriyet’in kuruluşundan Demokrat Parti’nin iktidara gelişine dek geçen dönemde izlenen ekonomi politikalarını anlatıyor.

 

Kitap 455 sayfa, 4 bölümden oluşuyor. Sonundaki ekler bölümünde, incelenen dönemin başbakanları, maliye bakanları, sanayi bakanları, iktisat ve ticaret bakanları, kabotaj kanunu, 1838 Ticaret Anlaşması, demiryollarının yapımı, devletleştirme uygulamaları, ülkemize gelen yabancı profesörler, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) sıralanıyor. Ayrıca çok zengin bir kişiler dizini de bulunuyor.

BOZKIR’DAKİ MUCİZE

Çalışmanın ilk bölümünde 1923 Türkiye’si anlatılıyor. Mondros ve Sevr’in dayattığı yapının, Türkiye’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tescil edildiği, “Cumhuriyet’in tapu senedi” olarak tarihe geçen Lozan Antlaşması’nın üzerinde duruluyor. Tablolarla, haritalarla, istatistiklerle, fotoğraflarla desteklenen eserde Kayra, 1923 Ankara’sına ve başkentin imarına ilişkin çalışmalara değiniyor.

Kayra, kitabına her ne kadar “Ben ekonomist değilim” tümcesiyle başlasa da, hayli alçakgönüllü davranıyor. Zira kitap, onun ne kadar yetkin bir maliyeci ve ekonomi uzmanı olduğunu kanıtlıyor. Dahası bu çalışma, Türkiye’yi uzun yıllar yöneten kadroların ağırlıklı olarak ya hesap uzmanları kurullarından, teftiş heyetlerinden ya da planlamacılar arasından çıkmasının ne denli isabetli bir tercih olduğunu da ortaya koyuyor. 1923-1939 döneminin, iki farklı karakterde olduğuna dikkat çeken yazar, 1923-1929 arasının naif bir liberal ekonomi iddiası taşıdığını, ancak sistem liberal gibi görünmesine karşın, bu dönemde devletleştirme-milletleştirme ve ciddi büyük yatırımların devlet tarafından yapılması olaylarının giderek devletçiliğe zemin hazırladığını belirtiyor. Kayra, “Eğer 1929 Dünya Ekonomik Krizi olmasaydı bile, Türkiye o günlerin ortamı ve koşulları içinde kendiliğinden, devletin ekonomiyi düzenlemesi ve devlet eliyle sanayi kurulması gerçeğini yaşayacaktı” diyor.

1939-1946 yıllarında devletin sadece ekonomiye değil, kişisel mülkiyete ve yaşam koşullarına da müdahale etmek zorunda kaldığını, kısa geçiş döneminde yöneticilerin, çok partili dönemin getirdiği değişikliklerin etkisinde kalarak çelişkili kararlar içinde bocaladıklarını vurguluyor. 1950’lerde başlayan “Karma Ekonomi” döneminin karakterinin daha belirgin bir çelişki içerdiğini savunurken şu noktaya dikkat çekiyor:

“Sistem liberal bir görüntü taşır. Gerçekten alınan ve uygulanan kararlar ekonomiyi liberalleştirme yönündedir. Ancak büyüyen ekonominin yarattığı fonlar, bu dönemde oldukça önemli ölçüde, devlet tarafından kurulan kurumlara yöneltilmiş, Türkiye’ye düzensiz ama gelecek için ciddi hazırlık niteliğinde bir sanayileşme zemini hazırlanmıştır. 1980 sonrasında ise hükümetler ekonomiyi liberalleştirme konusunda radikal ve etkin adımlar atmışlardır”.

DEVLET-İ İKTİSADİYE’NİN ATILIMLARI

Kitabın ikinci bölümü “Tek Parti ve Devletçilik” başlığını taşıyor. 1923 – 1939 dönemini ele alıyor. İzmir İktisat Kongresi, Chester Projesi, İş Bankası’nın kurulması, Tarım Reformu, Kooperatifçilik, Harf Devrimi, Kabotaj Hakkının elde edilmesi, Seyyar Sergi olayı, Tayyare Piyangosu, Havuz – Yavuz olayı olarak bilinen yolsuzluk davası, isyanlar, kapitülasyonlar, gümrükler, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, zaman ve ölçü birimlerindeki yeni ayarlar, Merkez Bankası, demiryolu politikası, Irak ve Musul petrolleri macerası, üniversite reformu, Kadro Hareketi, SEKA Kâğıt Fabrikaları, Kayseri Motor ve Uçak Fabrikası, Osmanlı borçları, Milli İktisat ve Yabancı Sermaye, millileştirme operasyonu, arazi vergisi ve tahrir işleri, Şeker Fabrikaları ve Şeker İstihlak Vergisi, Ford Montaj Fabrikası, Cumhuriyet Postaları, Atatürk Orman Çiftliği, Sümerbank’ın doğuşu, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Etibank, Elektrik İşleri Etüd İdaresi, denk bütçe, düzgün ödeme, Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planları bu bölümdeki konu başlıkları arasında dikkati çekiyor.

Kitabın üçüncü bölümünün başlığı ise “Savaş Ekonomisi”, 1939-1946 dönemini kapsıyor. Bu bölümde dönemin özellikleri genel hatlarıyla anlatılıyor. Savaş koşulları, Truman Doktrini, Milli Korunma Kanunu, savaşın finansmanı, Varlık Vergisi, kırsal kesimden alınan vergiler, eğitimdeki gelişme ve Köy Enstitüleri, zirai kombinalar, sağlıkta atılan adımlar, Türkiye’ye yapılan para ve silah yardımları, enerji sorunu, kâğıt para bunalımı gibi konular işleniyor. Savaş döneminin muhasebesi yapılıyor.

Dördüncü bölüm savaş sonrası yıllara ayrılmış. 1946-1950 arasını inceliyor. Dönemin genel bir fotoğrafını çekerken, 1946 devalüasyonuna, bankacılık sistemine, üçüncü plan girişimine, politika değişikliklerine, 1948 İkinci İktisat Kongresi’ne, Marshall Yardımı’na, ülkemize gelen yabancı uzmanlara, vergi reformuna, Türkiye’nin altın stokuna değiniyor.

Kayra, kitabının sonunda çok önemli bilgiler verirken çok doğru bir siyasal ve mali muhasebe yapıyor. Savaş dönemindeki önemli gelişmeleri, bilim, teknoloji, edebiyat, felsefe, kültür ve sanattaki atılımları kronolojik olarak sıralıyor. Gerçek bir başucu kitabı niteliğinde olan çalışmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun nasıl da yedi düvele karşı verilen bir antiemperyalist savaş ve ülkede gerçekleşen aydınlanma devrimiyle başarıldığını anlatıyor. Hem insan yetiştiren, hem fabrika kuran, hem köye yol götüren, hem bataklıkları ağaçlandıran, hem bilim ve sanat insanlarının önünü açan Cumhuriyet mucizesinin ekonomik boyutunu ortaya koyuyor. Kayra aynı zamanda da, Cumhuriyet’in birikimini, emeğini, alınterini “babalar gibi satmakla” övünenlere, her biri birer destan olan KİT’lerin “adlarını tarihten silmekle” gurur duyanlara, büyüme ile kalkınma arasındaki farkı bilmeyen sözde ekonomi profesörlerine, televole iktisatçılarına adeta ders veriyor.

 

Barış DOSTER

USİAD Bildiren Dergisi 63. Sayında yayınlanan makale

Derginin 63. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.net

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam