Anasayfa
TARIMSAL KİT'LER YENİDEN AÇILMALI

Tarım ve Gıda Egemenliği İçin Çıkış Yolu-1 ve 2 numaralı yazılarımda sırasıyla “Tarım’da Aile İşgücü Temelinde Köylü İşletmeleri Desteklenmeli” ve “Tarımda Kooperatifleşme Sağlanmalı” önermelerinde bulunmuştum.

Bu yazımda “Tarımsal KİT'ler Yeniden Açılmalı” önermesini yapacağım.

Bununla birlikte konumuzla bağlantılı olduğu için yaşanmakta olan ekonomik krizin nedenine  kısaca değinmek istiyorum.

Ekonomik krizin temel nedeni ne?

Kimileri,ekonomiyi düze çıkarmanın yegane yolunun;çağdaş demokrasi ve bağımsız yargıyı tesis etmekten geçtiğini inanıyor. Bu yaklaşımın gerçek payı var. Ancak ne kadar?

Kafalarımız öyle yıkandı ki büyük bir çoğunluğumuz, içinde yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin dışa bağımlı neo-liberal politikalardan kaynaklandığı ya görmüyor ya da görmezlikten geliyor.

Yineleyelim; gelinen olumsuz noktanın temel nedeni, dışa bağımlı ara malı ve hammadde ithalatına dayalı ekonomi politikalarıdır.

Örnekleyelim;

  • Dışa satılan her 100 birim malın 60 birimini dışarıdan alıyoruz.Bu bağımlılık değil midir?
  • Yaklaşık 20 milyar dolar devlet tahvili ve 33 milyar dolarlık Türk hisse seneti yabancıların denetimindedir. Bu bağımlılığı yaratmaz mı?
  • Türkiye,ihraç ettiğinden çok ithal ediyor. Bu yüzden sürekli artan cari açığın GSYİH (Milli Gelir)'ye göre oranı 2016'da yüzde 3.8 iken, 2017'de yüzde 5.5'e yükseldi. Bu bağımlılığı  körüklemez mi?

Diğer yandan yaşanmakta olan krizin önemli bir nedeni de Sanayi ve Tarım Kitleri’nin özelleştirilmesidir.

Özelleştirme ile kamunun elinde,ekonomiyi büyük çoğunluğun lehine olduğu kadar uluslararası sermayeye karşı koruyacak bir araç bırakılmamıştır. Bir başka deyişle, devletin piyasa malları üretimi,piyasayı düzenlemede kural koyucu işlevi ve sosyal devletle ilgili kamu hizmetleri gibi başlıca üç müdahale alanından çekilmesi gerçekleştirilmiştir.

Böylelikle, tekelci sermayeye yeni kar alanları açılmıştır. Devlet, sosyal niteliğinden uzaklaştırılarak, devlet-yurttaş ilişkisi yerine tüketici ilişkisi oluşmuş ve yurttaşın devletle bağı, en alt düzeye indirilmiştir.

Kitler ve de Tarımsal Kit'lerin, karadelik olduğu aldatmacası ile kafalar yıkandı.

Türkiye’de özelleştirme politikaları,12 Eylül 1980 askeri darbesiyle toplumun gündemine girmiştir. Özal ile başlatılan, Kemal Derviş ile ivme kazanan ve sonraki iktidarlar ile sürdürülen özelleştirmeler ile devletin ekonomideki sınai,tarım ve ticari  etkinliğinin en aza indirilmesi hedeflenmiştir.

İşin ilginç tarafı bu konu, iktidar partilerinin, ana ve diğer  muhalefetin ve de medyanın birleştikleri ender hedeflerden biri haline gelmiştir. Bu birleşmenin verdiği güçle, kamuoyu oluşturabilecek tüm araçlar tek yanlı bir şekilde kullanılarak, özelleştirmenin ülke sorunlarını çözebilecek  tek yöntem olduğu sürekli vurgulanmıştır.

Bunu doğrulayabilmek için; Kamu Sektörünün verimsiz çalıştığı, kaynak israfı yaptığı, dünya'da yaşananların bu yargıyı doğruladığı, ülkemiz'de de KİT etkinliğinin azaldığı, KİT açıklarının arttığı,bunun da enflasyon ve istikrarsızlığa neden olduğu gibi bir dizi kuramsal ve ampirik "kanıt" ortaya konulmuştur. Politikacılar, yandaş akademisyenler ve medya aracılığı ile “Kit’ler Karadeliktir” tezi toplumun gündemine sokulmuştur.

Gelelim Tarımsal Kitlere.

Tarımsal Kit’ler ne işe yaramışlar dı?

•             Tarımda verimliliği yükselterek önemli düzeyde üretim artışına neden oldular.

•             Kırsal kesimin alt yapısını ve hizmetlerini sağladılar, göreli zenginleştirilmesine katkıda bulundular.

•             Kırsal kesimin eğitim düzeyini yükselttiler.

•             Köylüyü ağaların ve yabancı güçlerin denetiminden kurtarmaya çalıştılar.

•             Köylü ile devlet arasında bağı güçlendirerek, ulusal bütünlüğün pekiştirilmesinde rol oynadılar.

Tarımsal KİT’ler ile kendine yeter duruma gelen Türkiye’nin, besin güvencesi açısından da çökertilmesi gerekiyordu.

Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi de bu bağlamda gündeme getirilmiştir.

Tarımsal Kitler yeniden kurulmalı.

Gelinen noktada Tarımsal Kitler’in özelleştirilmesi ile,tarımda  büyük çoğunluğu oluşturan aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin;aracılar,örgütlenmiş büyük sanayiciler ve dev Alış Veriş Merkezleri(AVM) karşısında pazarlık güçleri yok denecek düzeye indirilmiştir.

Örnekleyelim;

Bir kamu kiti olan SEK vardı, çiğ süt fiyatları belirlemede etkin bir rol oynuyordu.Şimdi  fiyatı kim belirliyor? Bileniniz vardır.

Bu bilindiği halde siyaset ve ekonomiye yön veren gerek iktidar,gerekse muhalefet çevrelerince özelleştirilen,tasfiye edilen ya da işlevsiz duruma getirilen Tarımsal Kitlerin yeniden inşa edilmesi doğrultusunda herhangi bir önerme kamuoyunun önüne getirilmiş değildir.

Bununla birlikte kamunun yeniden, başta,SEK,ESK ve de Tekel gibi fiyat düzenleyici kitler, TİGEM, TGSAŞ/İGS AŞ gibi girdi üreten kitler ve Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri gibi tarımsal kredi kitlerin yerine geçecek yeni kitlerin kurulması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak gündemdedir.

Özetlenirse çiftçilerin kooperatifler eliyle kendi sanayi kuruluşların kuruncaya ve güçlü oluncaya değin tarımsal kitler devreye girmelidir.

Sonuç; Dışa bağımlı neo-liberal ekonomi-politikaların  seçeneği var mı?

Elbette var.

Bu politikalar; ikameci ve daha eşitlikçi ekonomi politika ve bu modelle bağlantılı sanayi,tarım ve hizmet politikalarını üretmekten geçmektedir.

Model, aynı zamanda insan-doğa eksenli çevreyi koruyan, sağlıklı gıdayı doğal kaynaklarından sağlayan ve kendisiyle barışık bir Planlı Kalkınma Modeli olmalıdır.

Bu bağlamda EKONOMİ KRİZLERİNİ ÖNLEMENİN ÖNEMLİ ARAÇLARINDAN BİRİSİ, DEVLETİN ÜRETEN BÜYÜK ÇOĞUNLUK İÇİN KİTLERİ YENİDEN KURARAK EKONOMİYE  MÜDAHALESİNDEN geçmektedir.

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam