Anasayfa USİAD Bildiren Mimar Doğan Hasol: “İstanbul Kuzeye Kaymamalı, Nüfusu Artmamalı!”
Mimar Doğan Hasol: “İstanbul Kuzeye Kaymamalı, Nüfusu Artmamalı!”

Türkiye’de yapı sektörünün duayenlerinden, Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) Yönetim Kurulu Başkanı, mimar ve yazar Doğan Hasol’a konuk olduk bu sayımızda. Hasol ile İstanbul’un yapı alanındaki son durumunu ve çok tartışılan üçüncü köprüyü konuştuk.

Yaklaşık 15 milyon nüfusa sahip olan İstanbul’da en büyük sorunlardan biri yapılaşma. İstanbul’un yapılaşma sorunu ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

İstanbul için “Mega Kent” deniyor ama ben ona “Azman Kent” diyorum. Çünkü şehrin nüfusu 15 milyona dayandı. Yaşanabilir olması için nüfusun daha fazla artmaması gerekiyor. Bugün Londra’da da, Paris’te de, Roma’da da nüfus frenlendi. Hiçbiri artık nüfus bakımından bir yarış içinde değil, çünkü sonuçta, altyapı, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanma olanağı yok.

Şu an İstanbul’da en ufak bir beklenmedik olayda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Son günlerdeki kar yağışı bunu kanıtladı. Hatırlarsınız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “İstanbul’daki yapıların yüzde 70’i kaçaktır” demişti. Bu bir anlamda, ‘çok büyük miktarda çürük yapı stoku var’ demek oluyor. Bu durum karşısında yapılması gereken birkaç şey var: Öncelikli olarak herkesin bilmesi gereken, İstanbul nüfusunun artık arttırılmaması gerektiğidir. İstanbul daha fazla büyütülmemelidir. Ama ne yazık ki son zamanlarda önlem diye söylenen şeylerin çoğu İstanbul’un daha da büyütülmesine yönelik. Bundan kaçınılması gerekiyor. Uzmanların çoğu yakın gelecekteki bir depremden söz ediyorlar. Bu depremin olması hem İstanbul için hem de Türkiye için felakettir, çöküştür. Yalnızca bu nedenle bile nüfusun sınırlandırılması, çürük yapıların bir an önce saptanarak boşaltılması ve standartlara uygun daha iyi konutların yapılması gerekiyor. Kısacası İstanbul için topyekûn bir seferberlik şart.

 

“3. KÖPRÜ YEŞİLE VE SU HAVZALARINA ZARAR VERECEK”

Yapılması planlanan 3. köprünün İstanbul trafiğine rahat bir nefes aldıracağı söyleniyor. Sizce İstanbul trafiği nasıl etkilenecek ve İstanbul’un kuzey tarafının görünümü nasıl değişecek?

İstanbul’da 3. köprünün hazırlıkları ne yazık ki sürüyor. Köprünün yine lastik tekerlekli araçlar için yapılması düşünülüyor ve bir yandan da İstanbul trafiğini rahatlatacağı söyleniyor. Trafiği nasıl rahatlatacağı merak konusu. Bilinen o ki, İstanbul trafiğine doğrudan bir katkısı olmayacak. 2. Köprü de transit taşımacılık için yapılmıştı, yani Anadolu’dan gelen araçlar İstanbul trafiğine karışmadan doğrudan Trakya tarafına gidecekti. Ama köprüyü yapmakla iş bitmedi. Köprü çevresine hemen yeni yerleşimler kuruldu. Çevre yollarıyla yeşil alanlar yok edildi. İstanbul’un önemli yeşil alanları ve su havzaları kuzeydedir. Şimdi yapılması düşünülen 3. Köprü de gene aynı şekilde İstanbul’da son kalan yeşil alanlara zarar verecek ve su havzalarını yok edecek. 3. Köprü ve çevre yolları yeni yerleşmeleri tetikleyecek, ormanları ve su kaynaklarını yok edecek. Bugün bakıldığında oradaki arsalar kapışılmaya başladı bile. Arsa fiyatları akıl almayacak derece yükseldi.

“YATIRIMLAR ÜLKE ÇAPINA YAYILMALI”

Her geçen gün daha da artan İstanbul nüfusu için başlıca sorunlardan biri de konut sıkıntısı. Bu sıkıntıyı çözmek için şehir merkezinden uzak boş alanlara talep arttı. İstanbul’daki yapılaşma nereye doğru gidiyor?

Şehirlerin nüfus dengesini doğru sağlayabilmek için yatırımların ülke çapında doğru dağılımını sağlamak gerekiyor. Yatırımlar için ülke çapında doğru dağılım sağlansa, insanlarımızın çoğu neden İstanbul’a gelsinler ki? Bütün yatırımların İstanbul’a yapılması şehrin daha çok kalabalıklaşmasına neden oluyor. İstanbul ve bölgesi için ciddi şehircilik uygulamaları gerekiyor.

İstanbul’da arsa bitti. Peki, ne olacak bundan sonra? Sıra yeşil alanlarda ve yoğun yapılaşmada.

Şehir içinde arsa kalmadığı için nüfus ve spekülasyon baskısıyla yeşil alanlar yapılaşmaya açılıyor. Ayrıca, mevcut binalar yıkılıp yerlerine daha yoğun ve yüksek binalar yapılıyor. İstanbul artık gökdelenler şehri olma yoluna girmiş bulunuyor. Gökdelen demek daha yoğun bir nüfus demektir. Gökdelenlerin şehir içinde olması merkezdeki nüfus yoğunluğunu daha da artırıyor ve her alanda çözümsüzlüğe neden oluyor. Tekrar yeşil alanlara gelecek olursak… İstanbul’da bir deprem olduğunda insanlar güvenli olarak nereye sığınacaklar? Van’da meydana gelen deprem sonrasında insanlar evlerinin yakınlardaki yeşil alanlara sığındılar… Peki, İstanbul’da nereye sığınılıp çadır kurulacak?

“KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ÖNCELİK “İNSAN” OLMALIDIR”

İstanbul’un birçok semtinde kentsel dönüşüm çalışmaları başladı. İstanbul’a nasıl bir görünüm kazandırılması amaçlanıyor?

İstanbul’un yoğunluğunu düşürücü önlemler alınması gerekirken, bizde uygulanan şekliyle kentsel dönüşüm, nüfusu daha çok arttırmaya yönelik görünüyor. İstanbul’daki bazı mahalleleri yıkıp yerine, soylulaştırmaya dönük bir yapılaşmaya gidilmesi aslında rant üzerine kurulu bir düzen. Kentsel dönüşüm dünyanın pek çok yerinde yapılıyor. Örneğin, Lyon’da bir kentsel dönüşüm yapıldı: ‘Confluence’. Orada nehir kenarındaki yıkık dökük eski sanayi tesislerinin yerine yeni mahalleler kuruluyor. Yine de bizimki kadar yoğun değil. Yeni yerleşimler yeşil alanıyla, kültür merkeziyle, sosyal altyapısıyla birlikte yapılıyor. Bizdeki mantık, şehrin merkezindeki değerli alanlardaki insanları başka yere göndermek ve buraları temizleyip daha varlıklı insanlara satmak şeklinde. Kentsel dönüşüm yapılırken ekonomi tabii ki göz önünde tutulacak, ama hedefte önce insan olacak… Önce insan! İnsanları oralardan çıkartıp başka yerlere göndermek ve bunu gözyaşı pahasına yapmak başarı sayılmaz.

İstanbul’daki tarihi yapıların bir kısmı kaderine terk edilmiş durumda. Uzun yıllardır tadilat bekleyen yapılar var. ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’ olan İstanbul için bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir kültür politikası meselesidir. Biz kültürü destekliyor muyuz, desteklemiyor muyuz? Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nin bunca zamandır kapalı kalması İstanbul’un bir ayıbıdır. İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti’ydi evet, ama en önemli kültür merkezinden yoksun olarak o yılı geçirdi. AKM’nin ne olacağı hala belli değil. Orası döneminin çok önemli bir yapısıdır. Birileri AKM’nin ‘çirkin’ olduğundan söz ediyor. Mimarlıkta yapılar güzel ya da çirkin diye değerlendirilmez. İyi mimarlık ya da kötü mimarlık vardır. AKM, zamanının iyi bir mimarlık örneğidir ve güncel düzenlemeler ile daha iyi duruma getirtebilir. Ama binayı yıkıp yenisini yapma gibi bir düşünce olmamalıdır. Emek Sineması’nın durumu da öyle. Bir yandan eskiye saygı kalmadı, bir yandan da eski yapıları taklit etme eğilimi var. Emek sinemasını yıkar yenisini yaparsınız ama o yaptığınız şey Emek Sineması olmaz.

“19 YILDIR HEP AYNI YERDEYİZ”

İstanbul’un ulaşım sorununa kalıcı bir çözüm getirilememesinin temel sorunu nedir?

İstanbul’da ulaşım sorunları bir türlü çözülemiyor ve geliştirilen çözümler de hep otomobilde aranıyor. İstanbul için yapılacak önemli işlerden ilki nüfusu kontrol altına almaksa ikincisi de yerleşimi planlamak. İş bölgeleriyle konut bölgelerinin doğru bir planlamayla ve sağlanacak olanaklarla birbirine olabildiğince yaklaştırılması gerekiyor. İnsanların Tuzla’da oturup Şişli’de çalışması doğru bir yerleşme düzeni değildir; ancak azman kentlerin kaderi budur. Buna köklü bir çözüm bulunamıyorsa toplu taşımaya yönelik çözümler getirilmesi gerekir; özel araba çözüm değildir.

Yıllardan beri toplu taşıma sorununu dile getiriyoruz. Bize hep, ‘yapılanları eleştiriyorsunuz’ diyorlar. Bugün Belediye Başkanı dahil herkes şikâyetçi İstanbul’un sorunlarından. 15 milyon nüfusa sahip bir şehre tahsis edilen toplu ulaşım araçları son derece yetersiz. Hala lastik tekerlekli araçlardan, otomobilden medet umuluyor. Bakın metrobüs var ama akşamları binilemiyor. İstanbul için 1993 yılında bir ulaşım planı yapıldı. O plana göre raylı sistem ve deniz taşımacılığı ön plana alınacaktı. Ama 19 yıldır hep aynı yerdeyiz, değişen bir şey olmadı.

“DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEHRİNİ KORUMALIYIZ!”

Son olarak neler söylemek istersiniz?

İstanbul dünya şehri… Ayrıca dünyanın en güzel şehri... Bu şehir korunmalı, özellikle de tarihi yarımada özenle korunmalı. Oranın trafikten arındırılması gerekir. İçine Avrasya otoyolunu sokarsanız orayı koruyamazsınız. Bir diğer söylenecek söz, denizden İstanbul için… Denizden baktığımızda İstanbul’un bilinen silueti kayboluyor; gökdelenler gelişi güzel yapılıyor. Ne yazık ki kentsel tasarım kaygısı yok. Bütüncül planlama yerine parsel bazında noktasal kararlar söz konusu. Şehir parçaları için özel kentsel tasarım çalışmaları yapılmalı. Bir bakan İstanbul’un siluetini bozan yapıların yıkılacağını söyledi. Yıkılacak o kadar çok yapı var ki bunu nasıl yapacaklar bilemiyorum.

Doğan Hasol Kimdir?

Galatasaray Lisesi’ni ve İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitiren Doğan Hasol, bir süre aynı fakültede asistanlık yaptı. Mimarlar Odası’nın dergisi Mimarlık’ın yazı işleri müdürlüğü ve Oda’nın yönetim kurullarında çeşitli görevler üstlendi.
1968’de bir grup arkadaşıyla birlikte Yapı-Endüstri Merkezi (YEM)’ni kurdu. Uluslararası Yapı Merkezleri Birliği (UICB)’nin iki kez başkanlığına, daha sonra da onur üyeliğine seçildi.

Eşi Hayzuran Hasol’la birlikte, Mimarlar Odası’nın 1990 Ulusal Mimarlık Ödülü’nü yapı dalında kazandı.

Türkiye’de mimariyle ilgilenen herkesin başvuru kitabı olan ve 11 kez basılan Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü’nün yazarı da olan Hasol, yine İngilizce-Fransızca-Türkçe Mimarlık ve Yapı Terimleri Sözlükleri hazırladı, İngilizce-Fransızca bir mimarlık sözlüğü de Paris’te yayımlandı.
1973’ten bu yana YAPI dergisini çıkaran Hasol’a İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nce “Onursal Doktor” unvanı, Mimarlar Odası’nca Mesleğe Katkı Başarı Ödülü ve Beykent Üniversitesi’nce de mimarlık dalında Onur Ödülü verilmiştir.

Söyleşi: Şenol ÇARIK-Deniz TOPRAK

USİAD Bildiren Dergisi 47. Sayı

Derginin tamamını okumak için tıklayınız

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam