Anasayfa USİAD Bildiren Prof. Dr. Erol Manisalı: Ortadoğu’da Değişenler, Değişmeyenler
Prof. Dr. Erol Manisalı: Ortadoğu’da Değişenler, Değişmeyenler

Türkiye ileride tarihçilerin yazmakta zorlanacakları bir süreçte.
1 Mart 2003’teki “Tezkere” çok tartışılmıştı ve Meclis’te reddedildi. 2003’ün çok öncesinde 1991’de Turgut Özal’ın ABD ile birlikte Irak’a girme önerisi Genelkurmay Başkanı Torumtay tarafından reddedilmişti ve onun istifası sonucu plan uygulanamadı.

Arkasından Çekiç Güç ile İncirlik üzerinden uzun vadeli plana geçildi. Kuzey Irak, Irak’tan ayrıştırıldı ve bağımsız(dışarıya bağımlı) hale getirildi.
2003’te hükümetin “1 Mart Tezkeresi” önerisine karşı çıkanların gerekçeleri neydi?
1- Komşu ülke ile savaşa gireceksin ve bu durum uzun vadede yeni düşmanlıklar yaratacak.
2- B.M. kararı olmadan böyle bir operasyona katılmak uluslar arası hukuka aykırıdır, meşru zeminden uzaktır.
3- Sonuçta, “Saldıran Türkiye, kendisine saldırılacak hedeflerden biri haline gelebilir.”
4- 1 Mart 2003 Tezkeresi’nde “Türkiye’deki üslerin, limanların ve kritik bölgelerin kontrolü, önemli ölçüde bir üçüncü ülkenin eline geçer. Ayrıca 65 bin askeri, ne zaman çıkacağı belli olmayacak şekilde Türkiye’nin en kritik bölgelerine yerleşmiş olur.
2011 yılından geriye dönüp baktığımızda;
-Eski yıllardan farklı düşünenler olduğu gibi,
-Bugün fikirlerini değiştiren çevrelerin bulunduğunu görüyoruz.

Farklı Görüşün Gerekçeleri
Farklı görüşe sahip olan veya zamanla fikirlerini değiştirenler daha çok, “fiili fayda – maliyet analizine” dayanarak değerlendirmelerini yapıyorlar;
-Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 1990’ı izleyen yıllarda yeni küresel düzenin adımları atıldı. Öyle ya da böyle Ortadoğu’da sistemin talepleri yerine getirilecekti.
-Türkiye’nin önünde iki seçenek vardı; ya sisteme direnecek ya da onun taleplerine uyacaktı.
-Her iki olasılıkta da Türkiye zarar ediyor. Sisteme direnirse katlanacağı bedel(maliyet) daha büyük olacak. Sistemin taleplerine uyarsa maliyet azalacak, görüş bu idi.

Reel Politika ve Düşünce Dünyası
-Aydın, entelektüel, yazar, çizer, akademisyen dünyaya daha insani, ahlaki ve hukuki yönden bakar. Uluslar arası hukuk, haklar, çağdaş uygarlık değerleri gibi kavramları ve politikaları öne çıkarırlar.
-Ancak ne yazık ki uluslar arası politika “güçler kavgası ve paylaşımı olarak fiili sonuçlarını ortaya koyar.” Galile’ler, Bruno’lar bu nedenlerle hayatlarını vermiş düşünürlerdir.
-Ortadoğu’da Şah’ın, Saddam’ın, Mübarek’in, Kaddafi’nin başına gelenler ise sadece kendi yanlışları sonucu değildir; büyük dişliler arasında sıkışıp kalmalarındandır.
Şimdi de Suriye’nin Esad’ı sistem tarafından sıkıştırılıyor; “Ya sen git ya da seni biz götüreceğiz” diye dayatıyorlar. Türkiye ise bu karmaşanın tam ortasındadır.

Bilmiyordum; Zeybek, Televizyonda söyledi…
DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Cem TV’de bilmediğim bir şeyi söyledi. Turgut Özal 1991 olaylarında; “Askeri Irak’a sokup Türkmen bölgesini kontrol edeceğiz” demiş. Bu koşulla anlaşılmış.
Demek fayda-maliyet analizinde bu da varmış, eğer doğru ise.
2011 yılında dönüp geriye baktığımızda kimi yanlışları daha iyi görebiliyoruz. Bu konularda çok yazmış bir akademisyen olarak rahatça söyleyebilirim, Türkiye’nin işi eskisinden çok daha zor hale geldi.
Hukuktan, insanlıktan ve çağdaş uygarlık değerlerinden yana tavır koyduğunuz zaman zorluklarla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Buna karşılık işi basit bir fayda-maliyet analizine indirdiğinizde inandığınız pek çok şeyden vazgeçmek gerekiyor.
Türkiye’de ‘gri ve alaca tonların’ Ortadoğu konusunda iyice genişlediğini görüyoruz.
Kimileri bunu, “küresel reel politikaya yerel reel politiğin uyumu” şeklinde değerlendiriyor. Ve bu kesim Türkiye’de çok büyük bir çoğunluğa ulaşmış durumda.

Türkiye Nerede Sıkıştı?
-AKP hükümeti Ortadoğu (ve İslam) bölgesi ile en kapsamlı uygulamalara başladı.
-Ancak aynı zamanda ABD ve AB’nin Ortadoğu projelerine uymaya çalışıyorlar.
Bu iki husus, siyahla beyaz gibi birbirlerine zıt öğeler. Ortadoğu ile ilişkilerini “genişletmek ve derinleştirmek isteyen Türkiye”  hangi yolu deniyor.
Bölgesel işbirliği çerçevesinde bölge ülkeleri ile ilişkilerini mi geliştiriliyor;
Yoksa bölgeye, Batı’nın bir uzantısı gibi mi dahil olamaya çalışıyor?
Türkiye bu iki zıt parametre arasında sıkışmıştır.
(Bu makale USİAD Bildiren Dergisinin 46. sayısında yayımlanmıştır)
Dergiyi okumak için tıklayınız

 

 

USİAD Bildiren Dergisi

Reklam

Raporlar

Reklam

Kitaplar

Reklam